bünyesi zayıf olmak |
- {ID} chest: have a weak chest
|
|
çok zayıf |
|
|
ince ve zayıf yüz |
|
|
oldukça zayıf |
|
|
tartışma olsun diye zayıf tarafı savunan kimse |
- {N} advocate: devil's advocate
|
|
uzun boylu ve zayıf |
|
|
yaşlı ve zayıf at |
|
|
zayıf |
- {A} atonic, faint, fatless, feeble, feint, flaccid, flagging, frail, gaunt, gracile, invertebrate, lean, low, nerveless, pithless, puny, shaky, sinewless, slight, slim, small, spare, spent, thin, unmanly, weak, wishy-washy
- {N} mark: bad mark
|
|
Bu gözlük benim için çok zayıf. |
- {PHR} weak: These glasses are too weak for me.
|
|
çok zayıf ve uzun |
|
|
zayıf at |
|
Avus. |
zayıf (az) |
|
|
zayıf bir ihtimal |
|
|
zayıf bir şekilde |
|
|
zayıf bünyeli |
- {A} physique: of poor physique
|
|
zayıf düşme |
|
|
zayıf düşmek |
|
|
zayıf düşmüş |
- {A} decrepit, peaked, peaky
|
|
zayıf düşürmek |
|
|
zayıf ışık |
|
|
|